GELENEKLER
Doğum ve Çocuk Karapapaklar için çocuk, kısmet ve bereket olarak nitelenmektedir. kız bereket, oğlan devlet deyimi yaygındır. Bu anlayış ise çok çocukluluğu ve çocuga ilgiyi artırmaktadır.
İlk çocuk erkekse baca sökme denen gelenek uygulanır. Komşu çocukları bacaya çıkarak kiremitleri kaldırır yada toprak dökerler. Bu aile reisinin bahşiş vermesine değin sürer.
Aşerme döneminde gebelerin istekleri karşılanmazsa, çocuğun saglıklı olmayacağına inanılır. Doğumun sancıları başlayınca ebe çağrılır.
Doğumu kolaylaştırdığına inanılarak bacadan silah atılır. Doğumdan sonra göbek bağı ninenin ayakkabısı üzerinden kesilir. Bu işte kullanılan çakı yıkamadan kapatılır ve annenin yastığı altına konur. çocuğun göbeği kuruduktan sonra çakı açilır vc yıkanır. İlk banyo suyuna teni güzel olsun diye yumurta kırılır.
Terlemesini önlemek için tuz serpilir. Daha sağlıklı olacağı inancıyla kundağa ısıtılmış elenmiş toprak konur. Yaşamının aydınlık olması için gündüz de olsa anasının ve çocuğun baş ucunda lamba yakılır.
Bebek lamba ışığında anasının çevresinde üç kez dolandırılır. Bu sırada ebe sen mi ağır, yük mü ağır ana? diye sorar. Anne ne ben ağır, ne de yük ağır deyince kundak yanına bırakılır.
Çocuk al yanaklı, al dudaklı olsun diye yüzüne ve dudaklarına kalın, kara kaşlı, kara gözlü olsun diye de ceviz kabuğu yakılıp külü kaşının gözünün üzerine sürülür. Al basmasına karşı loğusanın baş ucuna Kuran-ı Kerim asılır.
Yatağının çevresine kıldan örme ip gerilir ve yalnız bırakılmaz. Doğumdan hemen sonra da aym amaçla ilk lokmayı ebe alır. Üç kez anaya uzatıp geri çekerek kendisi yer. Kırkı dolmadan loğusa çocuk dışarıya çıkarılmaz. Bezi dışarıya asılmaz, cinleri kaçırmak inancıyla yanlarında sürekli ateş yakılır.
]EVLENME[
Karapapak `larda evlenme gelenekleri pek az degişime uğramıştır. Evlenme çağı kızlarda 15-19, erkeklerde 18-23 yaşları arasındadır, çoğunlukla görücü usulü ile evlenilir. Oldukça azalmış olmasına rağmen bazı yörelerde devam eden başlık parası geleneği, kız kaçırma olaylarını da artırmaktadır. Bu ise yakın zamana değin aileler arası düşmanlıklara yol açmıştır.
Kızların söz hakkı yok gibidir. Erkeklerse evlenme istemlerini ev içinde çekingen, küskün tavırlarla belirtir. Aracılarla iletirler. Yanıtta aracılara verilir.
Erkeğin istediği kızı ana-baba da uygun görürse, kızın evine elçi gönderilir. Erkeğin herhangi bir isteği olmasa da, eğer oğlan evlenme çağına gelmişse kız boylamaya (beğenmeye) çıkılır. Elçi gönderme. doğrudan kız isteme anlamına geldiğinden, önce kadınlar gidip kızı görürler. Elçiler, yörenin saygın kişilerinden seçilir. Oğlanın babası ya da yakınların dan birileri elçilerle birlikte gider.
Bunun için de genellikle Cuma günleri seçilir. Elçiler arasında en yaşlı kişi sözü açar, isteklerini bildirirler. Kız babası da evlenmeden yanaysa, Allahm emri varsa menne diyecem? Bir de gızdan sorak, bahah ne der diye cevaplar. Karısı aracılığıyla kızın düşüncesini elçilere iletir. Evlenmeden yana değilse "Kocalık kızımız yok. Sizin yitiğiniz bizde değil, başka yerde arayıngibi yanıtlar verilir. Kız tarafı olumlu yanıtlıysa şirni (tatlı) yeme günü kararlaştırılır. Erkek tarafınca getirilen kolonya, şeker, meyve gibi şeyler konuklara sunulur.
Bu aynı zamanda beh günü (söz kesme) olarak da değerlendirilir. Kız evine söz yüzüğü, kalağı (baş örtüsü) ve çeşitli hediyeler getirilir. Kalağının bir ucuna kararlaştırılan başlığın bir bölümü bağlanmıştır.
Kadınlar ve Erkekler ayrı odalarda toplanır. Güveyin yakınlarından biri kıza yüzüğü takar. Kimi zamanda kız, erkeklerin toplandığı odaya getirilerek, yüzük orada takılır. Sonra boy görmesi denen para verilir. Kız da bahşiş alır. Beh, nişan niteliğinde olmakla birlikte, aynca nişan töreni de düzenlenir. Nişan günü kararlaştırılır.
Kız evinde yapılan nişana her iki tarafın yakınları çağrılır. Kız evine ve geline çeşitli armağanlar alınır. Güvey evi hazırlanacak yemeklerin gereçlerini ve birkaç koyunu kız evine gönderir. Evlenecekler ayn köylerdeyse, ertesi gün karşı nişan anlamına gelen Hon düzenlenir. Hon, güvey evinde yapılır, kız yanı kendilerine armağan getirenlerin her birine mendil, çorap götürür. Ayrı bir sinide de kete ya da çörekle birlikte, güvey için giysilik peştamam, çorap, mendil ve nişan yüzüğü bulunur.
Düğünün iki bayram arasına ya da Muharrem ayına rastlamamasına özen gösterilir. Nişanlılık süresi uzunsa kız yanı olayı yapılır. Damat, kız tarafınca iyi tanınan bir arkadaşı aracılığıyla, gizlice nişanlısını görmeye gider. Düğün öncesinde, belli bir günde çeyiz düzme için iki tarafın önde gelenleri çarşıya iner. Başlıkla birlikte alınacaklar saptanır. Çarşıya inenlere de armağan alınması adettendir. Oğlan evi, kız evinin bütün ihtiyaçlarını evine gönderir. Düğüne her iki taraf kendi konuklarını (konağ) ayrı ayrı çağırır. Konuklara atlı denir. İlkin gelin yada güveyin evine alınan konuklara atlı çayı verilir. Çayda çeyiz görme, kına ve düğün günleri bildirilir. Kimi köylerde atlı deyimi yalnız oğlan evinden kız evine giden konuklar için kullanılır. Konuklar köy halkınca paylaşılır. Her evde birkaç atlı misafir edilir.
Sağdışlık geleneği yanında birde Solduş geleneği vardır. Gelin ve güveyin en yakın arkadaşlarından biri sağ, öbürü sol koluna girer, düğün süresince yanlarından ayrılmazlar. Düğünden bir gün önce beş dallı ağaç dalları yada birbirine tutturulmuş çatallardan oluşan kız şahı kaldırılır. Kız şahının çevresi ipe dizilmiş meyvelerle bezenir. Sagdış evinden kalkan kız şahının tüm harcama ve sorumluluğu yine ondadır. Meyve kaçırıp sagdışa getirene bahşiş vermek zorunludur. Bunu önlemek için şahın önünde çubukçu yürür. Elleri mendille bağlanan güvey, sagdışla solduşun ortasındadır. Şah gelin evine gelinceye dek yol boyunca dostun dostluguna, düşmanın horluğuna, her bir Allah, bağırışlarıyla havaya ateş edilir. Şahın ardından genç kızlar gelirler, sagdış ve solduş da gelin evine girer.
Gece gelinin evinde kına gecesi düzenlenir. Kına yakılmadan önce gelinin de güveyinde avucuna para konulur. Bu para yoksulluktan uzak kalmak inancıyla yoksul bir çocuk tarafından üç kez sayılarak alınır. Daha sonra odadaki tüm konuklara kına yakılır. Oyunlar oynanır. Ertesi sabah gelin alma günüdür. Gelin hazırlanırken kapı önünde davul çalınır, oyunlar oynanır. Aşıklar Türkü söyleyip, atışma yaparlar. Bu sırada ağlatma, ağır ağlatma ve yürük hava çalınır. Öğle saatlerinde gelin ata biner. Bu güvey evine hareket anlamına gelmektedir. Gelin ata binerken Köroğlu, Cezayir, Suvazlopol (Sivastopol) havaları çalınır. Yengelerde gelinin yanındadır. Onlarla birlikte müjde yastığı da yola çıkar. Yastığı bundan önce güvey evine götürene çeşitli armağanlar verilir. Yol boyunca cirit oynanır.
Akşam ezanından sonra güvey sagdıcının evinden de oğlan şahı kalkar. Bu da güvey evine gelir. Gece koyun kesilir, buna düş garı denir. Yemekten sonra konuklar hediye olarak para verirler. Bu paralar kız yengesinindir. Konuklar dağılınca sağdışlar gelin ve güveyi gerdek odasına götürür. Şah (onur lu olmanın bir göstergesi ve bereket anlamındadır) meyvesinin gerdek öncesinde yenmesi uğur sayılır.
Kız İsteme Aşamaları
Ya bir çeşme başında, Ya bir tarlada Ya da bir köy düğününde, kaçamak bakışlarla başlar yöremizde aşklar... y.kızılgül
Kız eve su taşımak için, kovaları kaptığı gibi soluğu çeşmede alıyor... Eve su taşımak kız için yorucu olmasına rağmen, evden biraz uzaklaşmana da sebep olduğu için buna memnundur. Ve her doğulu kız bilir “Köyde erkekler, kızları hep çeşme başında bekler” ve hep kendisinden bir tas su isteyecek o tok sesli, yakışıklı köy delikanlısını bekler... Erguvan yanaklı köy kızlarının beyaz atlı prensli düşleri, hep çeşme başlarında nükseder. Yani köy sınırlarında, bir köy kızı için ömrünün en talihli yoludur... Bir çeşmeye yada tarlaya giden yollar, ileride olası bir köy düğününün muştulayıcısıdır da...
Oğlan kıza kur yapmak için halaylar çekip naralar atarken, kız bütün hanımlığıyla bu kurlara karşılık verir. İki gönül birbirine düştükten sonraysa, geriye tek bir şey kalıyor... O kız istemek...
Şimdi, bir kızın baba evinden alınıp kocasının evine kadar götürülmesi sırasında yaşananları, yani bir köy düğününü ve öncesini paylaşacağız...
Evlenme yaşı: Evlenme yaşı için belli sınırı bir yoktur. Kız olsun oğlan olsun rüştünü ispat ettikten sonra evlenebilir. Bu itibarla kızların on altı erkeklerin on yedi yaşında iken evlendikleri görülmektedir. Ama genel temayül erkeklerin askerliklerini yaptıktan sonra, aynı yaş gurubu bir kızla evlenmesidir. Dolayısı ile ortalama evlenme yaşı erkek içinde, kız içinde 22`dir.
Kız Zarraflama: Oğlunu evlendirmeye karar veren aile, evvela kendi köylerinden başlayarak münasip gelinlik kız aramaya başlar. Sonra bu arama işi yakın köylere, daha sonra uzak köylere, hatta komşu ilçelere kadar devam eder. Bu işe “Kız Zarraflama” yani gelin seçme denir. Kız zarraflamaya ailenin en yaşlısı ile bunların yakınları giderler.
Kız isteme: Aranan kız bulunduğunda veya oğlanın sevdiği biri varsa, oğlan tarafı gerekli teması sağlar. Belli bir günde misafir olarak gelineceğinden kız tarafı haberdar edilir... Kız evinden “Olur cevabı” alındıktan sonra oğlan tarafının aile büyükleri, yakın akrabalardan ileri gelenler ve de iki ailenin müşterek dostları alınarak kız evine gidilir. Bu misafirlik için seçilen saat genelde akşam üzeredir.
Hal ve hatır sorulduktan sonra yemek, çay ve kahve ikram edilir. Biraz sohbetten sonra da oğlan tarafından, konuşmaya kim memur edilmiş ise kız tarafına hitaben:
- Yedik, içtik. ! Allah sofranızın bereketini artırsın. Halil İbrahim`in bereketi sofranızdan eksik olmasın... -Sağolun!
- Şayet sebebi ziyaretimizi sorarsanız, çok memnun ve şad oluruz. Demesi üzerine kızın vekili; Bu vekil çoğunlukla kızın dayısı veya amcasıdır.
- Sefa geldiniz hoş geldiniz. Allah’ın misafire ne için geldiği nerede sorulmuş ki bizde sorulsun. Yok eğer sizin bir emriniz ve sözünüz varsa, buyurun kulağımız sizdedir.
Bu söz üzerine oğlan tarafının sözcüsü iki dizinin üzerine namaz da oturur gibi oturur ve;
- “Öyleyse izninizle arz edeyim; Biz buraya Allah’ın emri, peygamberimiz Muhammed Mustafa’nın (S.A.V) sünneti ve kavli üzerine kızınızı oğlumuza istemeye geldik” der
.
Bundan sora kız tarafı düşünmek, etrafa danışmak oğlan ve mensubu bulunduğu ailesi hakkında gerekli tahkikatı yapmak için için zaman ister.
Beh Takma: Oğlan tarafı aradan birkaç gün geçtikten sonra aracıları vasıtasıyla kız evine haber salmaya başlar. Kız tarafının tahkikatı da müspet ise “Falan gün buyursunlar” denir. Bu gün genellikle, cuma akşamının kutsal gün sayılması nedeniyle, perşembeyi cumaya bağlaya cuma akşamına rastlar. Belirlenen gün oğlan tarafından kız istemede bulunan kimseler kız evine giderler. Yemek yenilip çay ve kahveler içildikten ve biraz sohbet edildikten sonra, neticede işin mevzuuna girilerek BEH takılıp şerbetler içilir.
Beh: Tarafların bir birlerine hediye vermesi işidir. Nişan öncesi olduğu için, burada oğlan evinden gelen hediyeler ile kız tarafından verilen hediyeler, maddiyattan ziyade manevi kıymet taşır.
Söz Kesme: Söz kesme çoğu zaman Beh takma işinden iki veya üç hafta sonra olur. İki tarafın vekilleri karşılıklı olarak bir araya gelirler. Ve nişan tarihi, düğün için gerekenler, takılar, kaç atlı getirileceği gibi hususlar karara bağlanır.
Nişan: Söz kesme gününde tespiti yapılmış bulunan nişan hediyeleri alınarak kız evine gidilir. Bu hediyeler hiçbir zaman oğlan evinin harcama gücünü aşmaz.
Nişanada; yüzük, bilezik, altın, gümüş bel kemeri, has ipekli, yünlü, ham basma, pazen ve divitin, gibi elbiselik, kundura v.s gibi şeyler götürülür. Kız tarafı da buna mukabil kızın cehizi ve kendi el emeği olan; yazma, dokuma çorap, kazak, kaşkol, bere, eldiven v.s...’leri gelen misafirlere hediye olarak verir. Ayrıca oğlana hediyeler gönderilir; Gömlek, mendil, çorap, traş takımı, koku v.s. gibi.)
Başlık-Şişlik; Başlık ve şişlik meselesi çoğu zamanlar söz kesme gününde veya nişanda kararlaştırılır. Eğer söz kesme günü veya nişanda böyle bir şey konuşulmamış ise söz kesmede olduğu gibi iki tarafın vekilleri belli bir günde bir araya gelirler. Oğlan tarafının vereceği makul başlık, etlik ve şişlik olarak verilecek koyun veya sığır, mutfak masrafı, kız tarafının bunlara mukabil katacağı cehiz miktarı, düğün tarihi, düğüne getirilecek atlı sayısı, çalınacak çalgılar ve sayısı, hangi ozanın getirileceği karara bağlanır. Bölge köylerinde düğüne davet edilen misafirler düğün evine atla geldikleri, cirit oynayıp at yarışları yaptıkları için bunlara atlı denir.
Kız Yanına Gitme ; Nişan ile düğün arasında uzunca bir zaman olursa oğlanın kız yanına gitmesi adettir. Oğlan kız yanına çok yakın bir arkadaşı ile birlikte gider. Arkadaşı oğlanı kızın bulunduğu köye götürüp getirmekle ve onu her türlü tehlikelerden korumakla yükümlüdür.
Oğlan kız yanına gideceği haberini, kız evinin en büyük gelinine duyurur. Büyük gelinde gidilecek günü ayarlar. O gün gelince de oğlan yukarıda anlatıldığı şekilde en güvendiği arkadaşını alarak kızın bulunduğu köye gider. İçinde çeşitli meyve, şeker, çeşitli kokular, ayna tarak ve bazı hediyelerin bulunduğu heybesini büyük yenge vasıtasıyla eve sokar ve kendiside eve girer. Arkadaşı ise mevsim yaz ise köyün yakınında veya evin etrafında, kış ise komşu evlerden birisine tanrı misafiri olur.
Oğlan nişanlısı ile görüşüp konuştuktan sonra ertesi günü sabah erkenden beraber geldiği arkadaşıyla kararlaştırılan yerde buluşurlar.
Kızda nişanlısına bazı hediyeler verir. oğlanla kızın nişanlı bulundukları süre içinde edebe aykırı harekette bulunmaları hoş karşılanmadığından sadece konuşmaları mümkündür.
Düğünün günü ve öncesi : Her şey tamamlandıktan sonra sıra düğüne gelmişse eğer, düğün önce kız evinde olur. Gelin adayı düğünden bir gün önce, kına gecesi diye adlandırdığımız gün sağdıcının (Nedimesinin) evine gider. Gelin adayının nedimesi, gündüz köydeki bütün genç kızların evine giderek kızları o gece için beraber eğlenmeye davet eder. Kızlar o gece sağdıcın evinde toplanıp kına ezerler. Aralarında oynayıp eğlendikten sonra, gelinin eline kına yakılır. Ve “Şah” dediğimiz; Kare biçiminde, birer metre uzunlukta dört çıtanın etrafına, üçer sıra olarak geçirilmiş iplerden meydana gelen objeye, iğneler yardımıyla iplere kuruyemiş, gofret, meyve, balon vs. asılır. Buna “Şah Bezemek” veya “Şah Hazırlamak” denir.
Ertesi gün yine öğlene kadar sağdıç evinde kalınır ve kızlar kendi aralarında oynamaya devam ederler. Bu sırada bir genç gelerek kızların gece boyu hazırladığı Şah’ı alarak, davul zurna eşliğinde kız evine gidilir. O gün kız evinde düğün olur. Aynı gün damat adayının sağdıcının evinde toplanılır. Gençler kendi aralarında bir eğlence hazırlarlar.
Ertesi gün oğlan sağdıcı ve damat gelinin evine giderler ve Şah’la beraber gelini damadın evine getiriler. Gelinin oğlan evine gelmesi düğünün esasını oluşturur. Gelin attan veya arabadan inice büyük bir kazan ters çevrilerek üstüne çay tabağı konur ve gelin attan inerken o çay tabağına basarak tabağı kırar. Tabağın kırılması gelinin iyi ve çalışkan bir gelin olduğunu simgeler. Gelin aşağı indiğinde, geline itafen koyun veya bir sığır kurban kesilir. Gelin kaynatası (Damadın babası) kurbanın kanını gelinin anlına ve dış kapının üzerine sürer. Daha sonra gelin ve orada bulunan herkes davul zurna eşliğinde oynarlar. Sonra gelin kesilen kurbanın kanından atlayarak içeri girer. Gelin içeri gireceği sırada, elini bala batırarak kapaya sürer ve öylece içeri girer. O gece düğünün son günüdür. Kesilen kurban pişirilerek, pilav, hoşav vs. eşliğinde davetlilere ikram edilir. Yemek yendikten sonra düğünün olacağı yere gidilir. Her iki tarafta takıları takıldıktan sonra eğlenir. Düğün damadın gerdek gecesi için yumruklanması ile son bulurken, toplumda böylece geleceğe doğru bir sürgün daha vermiş olur.
Binlerce yıldan beri rağbet gören evlilik kurumu, belki de her şey için en güzel başlangıç olduğu için bu kadar rağbet görüyor.
]YEMEK[
Karapapak`ların yemekleri lezzet üstüne güzel bir keyif sunuyor...
Yöre yemeklerimiz tamamen doğal tarım ve hayvan ürünlerden elde edilip yine doğal bir şekilde pişirildiği için oldukça lezizdir. Örneğin bir kete için gerekli olan hamurun buğdayını kendi tarlasında yetiştiren yöre insanımız, yine gerekli olan yağı kendi hayvanından elde etmekte ve yine doğal bir yakacak olan tezek ateşiyle pişirmektedir. Doğa koşullarının çetinliği ve imkanların kısıtlı olması mönünün genişlemesine engel olsada lezizliğinden hiçbir şey eksiltmemiştir. Her şeyi doğal olan bir yiyeceğin zaten leziz olmama imkanı da yok gibidir...
Kete: Kete hamuruda katmer gibi normal ekmek hamurudur. Ancak mayalandıktan sonra fazla bekletilmez. Hamur yine yufka şeklinde açılır. Bu arada daha önceden açtığımız yufkanın içine konulmak üzere, yağda un kavrularak “İç” dediğimiz kete içi hazırlanır. Hazırlanan bu içten, açılan yufkanın arasına bir miktar konur ve yufka oval olarak sıkı ve güzel bir şeklide içe doğru kapatılır. üzerine yumurta sürülen kete, köyde sacın arasına veya fırına verilerek 20 dakika kadar pişirilir.
Katmer: Katmer dediğimiz yiyecek bir tür börektir. Normal hamur mayalanır bir süre bekletilir. Yöresel değimle “Hamurun ekşimesi” beklenilir. Daha sonra hamur, yufka şeklinde açılır ve yufkalar beşerli olarak, aralarına yağ sürülmek kaydıyla rulo yapılır. Ve tepsinin ortasından başlamak kaydıyla, kıvrımlı olarak helezon şeklinde sarılır ve tepsi düzeltilir. Üzerine yumurta sarısı sürülerek fırına verilir. Köyde ise ocak (Şömine) üstüne dört adet demir çubuk konur. Bunun üzerine tepsi konduktan sonra, tepsinin üzerine sac ters çevrilerek kapatılır. Ters çevrilmiş dış bükey sacın üzerine ise, demir hare kapatılarak üzerine tezek koru konur. Ortalama 20 dakika pişirilen katmer, ateşte piştiği için oldukça lezizdir...
Gagala: Normal hamur mayalanır bir süre bekletilir. Yöresel değimle “Hamurun ekşimesi” beklenilir. Daha sonra bir miktar hamur (Künde) ortası delinerek elips biçimde şekillendirilir. Yağlanmış tavaya 5-6 tane dizilen gagalaların üzerine yumurta sarısı sürülerek fırına verilir. Köyde ise ocak (Şömine) üstüne dört adet demir çubuk konur.
Bunun üzerine tepsi konduktan sonra, tepsinin üzerine sac ters çevrilerek kapatılır. Ters çevrilmiş dış bükey sacın üzerine ise, demir hare kapatılarak üzerine tezek koru konur. Ortalama 20 dakika pişirilen katmer, ateşte piştiği için oldukça lezizdir...
Feselli: Hamur mayalanır ve biraz bekletildikten sonra yufka açılarak, içine yağ sürülüp kare şeklinde içe doğru kapatılır. Yakılmış ocağın üzerine sac ters çevrilerek kapatılır. Feselliler sacın üzerine doğrudan temasla, daha sonra da ter düz edilerek pişirilir. Gözlemeye benzer olmakla birlikte biraz farlı ve oldukça lezizdir.
Yuğa (yufka): Mayalanmış hamurun, yufka şeklinde açılarak direk sacın üzerinde pişirilmesidir. Ekmek olarakta yenen yufka, genellikle peynir ve çayla tüketilir. Yağlanarak veya börek yapılarakta tüketimi mümkündür.
Nezik: Hamur su yerine kaymakla yoğrulur. Lezizliğini de zaten burada kazanır. Biraz bekletilen hamur, fazla büyük olmamak kaydıyla ve birazda kalınca yufka biçiminde açılır. Açılan yufkalar doğrudan ters çevrilmiş sacın üzerinde, ters düz edilerek pişirilir. Teflon tavadada yapılabilir.
Kuymak: Önce bir tavaya kaymak konulur ve ısıtılır. Daha sonra alabildiği kadar Mısır unu (Cadı unu) veya buğday unu konularak sürekli bir biçimde karıştırılır. Biraz su dökülerek karıştırılamaya devam edilir. Ta ki kaymağın yağı çıkıncaya kadar, yağ çıktığı zaman yenmeye hazırdır. Afiyet Olsun...
Hasuda: Hasuda tatlı bir yiyecektir. Önce şerbet hazırlanır. Şerbetin içine çok az un atılır ve çırpılır. Daha sonra tavada yağ ısıtılır ve içine hazırladığımız şerbetle un dökülerek karıştırılır. 5-10 dakika böylece ateşte pişirildikten sonra hazır olan hasuda yenmeye hazırdır.
Pişi: İsteğe göre, süt veya su ile mayalanarak yoğrulan hamur, biraz bekletildikten sonra, elle hafif ekmek boyutuna getirilinceye kader çevrilir, yuvarlak hamur kızgın yağa atılarak kızarıncaya kadar pişirilir.
Mafiş: Mafişin hamuru da pişi gibi hazırlanır, yalnız mafiş baklava dilimi olarak kesilir ve aynı şekilde kızgın yağa atılarak pişirilir.
Lokma: Lokumun hamuru da süt veya su ile yoğrulur, fakat lokmanın hamuru pişi ve mafişten farklı olarak daha akışkandır. Yemek kaşı ile bir miktar alınıp kızgın yağa atılarak pişirilir. Peynir veya bal, reçel gibi tatlılarla da yenebilir.
Kesme Çorbası: Açılan yufka üçe veya dörde bölünür. Bu parçalar üst üstü konarak tel tel kesilir. Makarna şeklinde kesilen parçacıklar kaynamış suya atılarak pişirilir. Bu arada ince ve uzun olarak yuvarlanmış hamurdan küçük küçük kesilmiş (kareler) parçalar kızgın yağda kavrulur. Pişen kesme çorbasına bu parçacıklar atılarak servis yapılan çorba, yoğurtla oldukça leziz bir tat verir.
Hğangel (Mantı): “HANGEL” şivesel bir gırtlak sözcüğü olduğu için, tam olarak Türkçe yazımı mümkün değildir. Mantının hamuru mayasızdır. Hamur hemen yapılır ve açılır. Yufka şeklinde ince açılan hamur, küçük kareler biçiminde kesilir. Karelerin içine küçük et parçacıkları, bazen de kaz eti parçaları konularak kapatılır. Daha önceden kaynatılan suya mantılar atılarak pişirilir. Üzerine soğan, yağ bazen de salçayla ateşte kavrulmuş sos dökülür. Sarımsaklı yoğurtta oldukça leziz bir tat verir.
Yaprak Mantı (HĞANGEL) : Yaprak mantının hamuru da mayasızdır. Hamur hemen yapılır ve açılır. Yufka şeklinde ince açılan hamur, küçük kareler biçiminde kesilir. Daha önceden kaynatılan suya yaprak mantılar atılarak pişirilir. Üzerine soğan, yağ bazen de salçayla ateşte kavrulmuş sos dökülür. Sarımsaklı yoğurtta oldukça leziz bir tat verir.
Haşil (Hğaşil): Buğdayın kırılması ile elde edilen yarmadan yapılan Haşil, suda haşlandıkta sonra, tabağa içi çukur (koni) kalacak biçiminde hazırlanır. Daha sonra tabağın içindeki bu çukura, tereyağı konur. Yağı içen yarma böylece yenmeye hazır olur.
Karapapak mutfağı nerdeyse tamamı Hamur işinden ibarettir...